SULTAN VELED”İN İBTİDÂ-NÂME”SİNE GÖRE MEVLEVÎ HALÎFELERİ


Hülya KÜÇÜK, 
Prof. Dr. 

Mevlânâ Celâleddin Rûmî”nin oğlu Bahâeddin Muhammed Veled’in, daha yaygın olarak bilinen adıyla Sultan Veled (623/1226-712/1312)”in 25450 beyitlik üç ayrı ciltten müteşekkil Mesneviyât-ı Velediyye“sinin ilki olan İbtidâ-nâme1 (diğer adlarıyla Veled-nâmeMesnevî-i Veledî veya Mesnevî-i İbtidâ-yı Veledî), 8754 beyittir. Babası ve onun hemdemi olanlarla ilgili bilgi veren en eski ve en doğru kaynaktır.İbtidâ-nâme, Mevlevîliğe ait diğer eski kaynaklar olan Risâle-i Sipehsalar veMenâkibu”l-Ârifîn“inin de yazılı kaynağıdır. Eser, 1316/1937’de Tahran’da İkbal kütüphanesi tarafından Mesnevî-i Veledî be bahr-i hafif, ma’ruf be Veled-nâme adıyla basılmıştır. Baskının editörü Celâleddin-i Humâî tarafından kaleme alınmış 128 sahifelik detaylı ve güzel bir önsözü olan bu baskıda2 ne yazık ki eserdeki Türkçe beyitler çıkarıldığı gibi en eksiksiz nüsha olan Meclis Kütüphanesindeki nüsha da kullanılmamıştır.3 Türkçe tercümesi Gölpınarlı tarafından yapılan (Ankara, 1975) eserin tenkitli metni, İstanbul Üniversitesin”de Tahsin Yazıcı danışmanlığında çalışılanSultan Veled: Hayatı, Eserleri ve Masnavi-i Valadî adlı doktora tezinin (Djamchid Garabeiglou, İst. Üniv. Ed. Fak., Fars Filolojisi, 1977) bir parçasını oluşturmuştur. Sultan Veled’in diğer eserleri arasında önemlileri, diğer mesnevîleri olan Rebâb- nâme ve İntihâ-nâme ile Maârif ve Divân‘dır.

Devamını okuyun »

MEVLEVİ AYİNLERİNDE SULTAN VELED’DEN ALINAN ŞİİRLER

Dr.Yakup Şafak

      Mevlevî âyinleri, ilhamını büyük mutasavvıf ve gönül insanı, ilâhi aşkın sembolü, ölümsüz ruh ve hamle adamı Mevlâna Celâleddîn-i Rûmî’nin hayatından ve düşüncelerinden alan sanatkârlarca bestelenmiş, Türk mûsikîsinin en görkemli, en sanatlı eserleridir.

            Bu ince ruhlu insanlar kendilerini, Hz. Pîr yolunda yok bilmişler; içlerindeki kelimelere sığmaz heyecanları, coşkuları, ümitleri, sevinçleri, insanoğlunun ezelden beri düşkün olduğu seslere, nağmelere dökmüşlerdir.

            Onların, aşk potasında, fenâ ve mahviyet içerisinde, ruhlarıyla yoğurdukları muhteşem besteler, asırlarca Allah ve Peygamber aşkıyla dolu nice gönülleri yakıp yandırmış; ilâhi esintilerle insanlara tesellî vermiş; ruhları yüceltip lâhûtî âleme götürmüştür.[1]

Devamını okuyun »

SULTAN VELED’E GÖRE İNSAN

Hülya KÜÇÜK, Prof. Dr.

Sultan Veled’in insana bakışı tarzı babasının bakış tarzından çok farklı değilse de, yorumlarında kısmen ayrılmaktadır. Ona göre yaratılmış olan canlılar üç nev‘dir: Melek, hayvan ve insan. Melekler tamâmen ulvî, hayvanlar bunun tam zıddı bir şekilde kâmilen süflî, insanlar ise yarısı ulvî yarısı süflîdir.  Süflî olan yarısı, ki vücûdudur,  ferşîdir (dünyevîdir). Bu, hayvanların gıdâlarıyla beslenir ve onunla kāimdir. Ulvî olan yarısı, aklî ve arşîdir (ma‘nevîdir).  Bu yarı, meleklerin gıdâlarıyla beslenir: Zikir gibi, fikir gibi, ilim ve basîret gibi. Âkil olan insan, vücûdun gıdâsını mütemâdiyen azaltarak cânın gıdâsını artırır. Böylece melekî olan aklı kendi cinsinden kuvvet bulur. Zarûret olmadıkça uyku ve yemekle sınırlı olmaz. Zîrâ onda nefis hayvanı ne kadar zayıf düşerse, akıl meleğî de o nisbette kuvvetlenir. Bu şekilde devam ettiği sürece melekiyyet gâlib, hayvaniyet mağlûb olur. Mağlûb ise yok hükmündedir. Çünkü itibâr gâlibedir. İnsanda hangi sıfat gâlib olursa ona o isim verilir.

Devamını okuyun »

SULTÂN VELEDİ’İN MAÂRİF ADLI ESERİ VE “KİTABUL’L-HİKEMİYYE” ADLI BİLİNMEYEN BİR ŞERHİ


Hülya Küçük, Prof. Dr.

Maârif: Sultân Veled’in mensûr olan tek eseridir. Terim olarak, sûfîlerin vehbî bilgilerini ifâde etmek için kullanılan “ma‛rifet”’in çoğulu olan “maârif” türü eserlerin, şeyhin sohbet esnasında, vârid olan vehbî bilgileri anlattığı anda, yahut sonradan, zihinde kaldığı hâliyle yazılarak oluşturulduğunu biliyoruz.(1) Aslında, ilhâm yoluyla kalbe gelen ve söylenen sözlere verilen bir ad olan “vâridât”la eş anlamlı sayılır. (2) Ancak Sipehsâlâr’ın, Sultân Veled’in nesri hakkında: “Her ne kadar, mensur olarak söylediği sözler, manzum olarak söylediği ve yine inşa buyurduğu bütün sözler ile mukayese edilemezse de, bunlar keşif sahiplerinin şu kadar makāmının anahtarıdır”,(3) şeklindeki değerlendirmelerine ve “Sultân Veled, bu eserini dedesi Sultânu’l-Ulemâ Bahâeddîn Veled’in Maârif‘ine ve babasının Fîhi Mâ Fîh‘ine benzeterek mensûr olarak yazmıştır” diyenlere,(4) kulak verirsek − ki bunlar arasında Maârif türü eserlerin tanımından haberdâr olan Gölpınarlı da bulunmaktadır−, “Maârif””in Sultân Veled’in kendi kaleminden çıktığını kabul etmemiz gerekir. Eserin adının bazı nüshalarda, Maârif olarak değil de Nesr-i Sultân Veled şeklinde geçmesi(5) de bunu te’yîd eder mahiyettedir. O dönemde, ünlü sûfîlerin sözlerinin Maârif adı altındaki kitaplarda toplanması adetinin yaygın olduğunu, dedesi Sultânu’l-Ulemâ Bahâeddîn Veled, Burhâneddîn Muhakkık Tirmîzî ve Şems’e de bu adda bir eser izâfe edilmesinden anlamak mümkündür. (Ancak Şems’e isnâd edilenin yaygın adı Makālât‘tır).(6)

Devamını okuyun »

MENKIBELERİYLE SULTAN VELED

Prof. Dr. Mehmet DEMİRCİ

Bahâeddin Muhammed Veled (1226-1312) Mevlânâ Celâleddin Rûmî’nin büyük oğludur. Dedesi Sultânü’l-Ulemâ’nın adını taşımaktadır. Yaygın adıyla “Sultan Veled” diye anılır.

“Sultan Veled”. İlk nazarda bu isim saltanatlı bir çağrışım yapar. “Sultan” kelimesin çeşitli mânâları var. Sultan, hükümdar demek. Sultan Selim gibi. Mânevî saltanatları sebebiyle bâzı din ve tasavvuf büyüklerine ve tarîkat pirlerine unvan olarak veriliyor, “Sultan Abdülkadir Geylânî” gibi. Ayrıca ilim ve sanat erbabının en büyüğü, en yücesi anlamında kullanılır: “Sultanü’ş-şuarâ“, “Sultânü’l-ulemâ” gibi.

Devamını okuyun »

SIRR-I ŞEMS Ü MEVLÂNÂ: CENÂB-I SULTÂN VELED

Ahmed Selâhaddin Çelebî HİDÂYETOĞLU

Huzûrunda bulunduğum aşk u irfân, ilm ü iz’ân, vicdân u ihsân ehline aşk u niyâzlarımı sunarım. Cenâb-ı Sultân Veled Sempozyumu’na da’vet edip gönlümü alan ve açılış konuşmasında bendenize de fırsat veren Cemâlnûr SARGUT Hanımefendi’ye şükrâne olarak dokuz mısrâmı sunarım:

Destûr Yâ Nûr

Devamını okuyun »

Hz. Bahaeddin Sultan Veled (k.s.)

Meliha Ülker ANBARCIOĞLU

Bahaeddin Sultan Veled, 25 Rebiülâhır 623/25 Nisan 1226 tarihinde, şimdi Karaman denilen, Lârende kasabasında doğdu.

Babası, XIII. yüzyılda Anadolu’da yaşayan büyük Türk mutasavvıfı ve şâiri, Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî, annesi, Mevlânâ’nın lalası ve dostu olan Semerkandlı Şeyh Şerefüddin’in kızı Gevher Hatun’dur.

Oğlunu çok seven Mevlânâ ona babasının adını vermiştir.(1)

Mevlânâ ve yakınları tarafından Bahaeddin diye çağırılan müellif, daha çok Sultan Veled olarak bilinir.

Devamını okuyun »