MENKIBELERİYLE SULTAN VELED
Prof. Dr. Mehmet DEMİRCİ
Bahâeddin Muhammed Veled (1226-1312) Mevlânâ Celâleddin Rûmî’nin büyük oğludur. Dedesi Sultânü’l-Ulemâ’nın adını taşımaktadır. Yaygın adıyla “Sultan Veled” diye anılır. İlk nazarda bu isim saltanatlı bir çağrışım yapar. Sözlüğe bakıyoruz; “Sultan” kelimesin çeşitli mânâları var. Sultan, hükümdar demek. Mânevî saltanatları sebebiyle bâzı din ve tasavvuf büyüklerine ve tarîkat pirlerine unvan olarak veriliyor, “Sultan Abdülkadir Geylânî” gibi. Ayrıca Arapça, Farsça ve Türkçe tamlamalarda ilim ve sanat erbabının en büyüğü, en yücesi anlamında kullanılır: Sultânü’l-Ârifin gibi.[1] Dede Bahâeddin Veled’e “Sultânü’l-Ulemâ” denmesi bu kabildendir. Sözlükte “Veled” çocuk, oğul mânâsına gelir. Yani öyle özellikli bir anlamı yoktur. Ama isimlere değer katan müsemmâlarıdır, onu taşıyanlardır. Sultan Veled’in ismi böyledir; mânâ sultanlığını hatırlatır, zihinde bir ihtişam duygusu uyandırır. Burada “Veled” sıradanlıktan çıkarak bir kudsiyet ve derinlik kazanır.
Mevlânâ Sultan Veled’i küçük yaştan îtibaren dâimâ sevmiş, yanından hiç ayırmamıştır. Ona: “Sen yaradılış ve huy bakımından bana en fazla benzeyensin” diye iltifat etmiştir. “Bahâeddin’imiz iyi bahtlıdır, hoş yaşar, hoş ölür” demiştir. Onu kendisine gerçek mîrasçı saymıştır.[2]
Sultan Veled bu vârislik görevini hakkıyla îfâ etmiş, babası Mevlânâ’nın mîrâsından “Mevlevîlik” gibi büyük bir tasavvuf, irfan, kültür ve sanat kurumunun doğmasını sağlamıştır.
Bu tebliğde Eflâkî’de yer alan Sultan Veled portresi üzerinde duracağız. Menâkıbü’l-Ârifin‘deki Sultan Veled menkıbelerini ele alıp, onlar üzerinde bâzı yorum ve değerlendirmelerde yapmaya çalışacağız.
Şefkat sütü
Mevlânâ’nın Sultan Veled’i büyük bir muhabbetle sevdiği anlaşılıyor. O daha küçükken annesi Gevher Hatun vefat ettiğinden Sultan Veled dadı ve üvey anne elinde büyümüştür. Belki bu yüzden olsa gerek babasının ilgi ve şefkati bir kat daha artmış görünüyor. Eflâkî’ye göre Sultan Veled memede iken babasının kolları arasında uyurdu. Mevlânâ geceleyin teheccüd namazı için kalkınca Sultan Veled ağlar ve bağırırdı. Mevlânâ namazı bırakır onu kucaklayıp göğsüne bastırırdı. Hattâ babalık şefkati ve emr-i Hak’la memesinden süt gelir, Sultan Veled doya doya içer ve uyurdu.
Eflâkî bu rivâyetin doğruluğunu isbat için Peygamberlerin buna benzer mûcizelerinden örnekler getirir ve bunun bir tür kerâmet olduğunu söylemek ister.[3] Meliha Anbarcıoğlu bu olayı şöyle yorumlar: Annesinin sütünü istediği zaman da onu baba sevgisinin saf sütü ile doyururdu. Bu mânevî sütle doyan Sultan Veled tekrar uyurdu.[4]
Halvette neler oldu?
Sultan Veled yirmi yaşlarında iken babasından halvete girip çile çıkarmak için ricâda bulunur. Özel bir yer hazırlanır. Sultan Veled içeri girer ve kapısı kerpiçle örülür. Üç günde bir gelip kontrol ederler Kırk gün tamamlanınca kapıyı açarlar ve Sultan Veled nûra gark olmuş vaziyette dışarı çıkar. Bu önemli olayı kutlamak için bir merâsim yapılır, semâ edilir, ilâhî söyleyenlere hediyeler verilir.
Tasavvuf târihi ve kültürü içinde, rûhun nefse ve bedene galip gelmesini sağlamak için bu tür riyâzet ve çile uygulamaları meşhurdur. Mevlânâ’nın kendisi de Seyyid Burhâneddin nezâretinde üst üste üç halvet çıkarmıştır. Ama tasavvuf eğitiminde bu şekildeki halvet uygulaması olmazsa olmaz bir şart değildir. Nitekim ileriki yıllarda Mevlevîlik kurumlaşınca kırk günlük halvet tarzı yerine, bin bir gün süren ve hizmetle devam eden Mevlevî çilesi gelmiştir.[5]
[1] Bk. İlhan Ayverdi, Kubbealtı Lugati.
[2] Bk. Abdülbaki Gölpınarlı, İbtidânâme çevirisi, Ankara, 1976, s. IV
[3] Eflâkî, Âriflerin Menkıbeleri, çev. Tahsin Yazıcı, MEB yayını, İstanbul1966, C. II, s. 196
[4] Bk. Sultan Veled, Maârif, çev. Meliha Anbarcıoğlu, MEB yayını İstanbul, 1966, Önsöz, s. VI.
[5] Bu konuda bk. Mehmet Demirci, “Bir Eğitim Aracı Olarak Mevlevî Çilesi”, Mevlânâ ve Mevlevî Kültürü içinde, h yayınları, İstanbul, 2008; Safi Arpaguş, Mevlevîlikte Manevi Eğitim, Vefa yayınları, İstanbul, 2008
Devamı yakında Nefes Yayınları tarafından yayınlanacak olan “Sırrın Sırrı Sultan Veled” kitabında yayınlanacaktır.