KİTABU’L- HİKEMİYYE ADLI MAÂRİF TERCÜME VE ŞERHİ

MAÂRİF-İ SULTAN VELED’İ FUSÛSU’L-HİKEM ŞÂRİHLERİYLE OKUMAK: KİTABU’L- HİKEMİYYE ADLI MAÂRİF TERCÜME VE ŞERHİ

Hülya Küçük, Prof. Dr.

Sultan Veled’e (623/1226−712/1312), ait olduğu kesin olan eserleri, İbtidâ-nâme, Rebâb-nâme ve İntihâ-nâme adlı mesnevîleri, günümüzde üzerinde çeşitli çalışmaların yapıldığı Divân‘ı ve Maârif’i, Manzūma-i  Siyâmiyye ve  en-Nāfiʿ fi’l-Furūʿ dur. Bunlar dışında Işq-nāme, Hāşiye ʿalā şerh-i ʿIsāgoci, Gazāliyyāt, Eşʽʿār, Risāle der Beyān-ı Mutaferriqa, Der Maʿrifet-I Āfāq-ı Enfüs, Risāle-i İnşāʾgibi ona aidiyeti kesinleşmemiş eserleri de vardır.

Maârif, Sultân Veled’in mensûr olan tek eseridir. Terim olarak, sûfîlerin vehbî bilgilerini ifâde etmek için kullanılan “ma‛rifet”’in çoğulu olan “maârif” türü eserlerin, şeyhin sohbet esnasında, vârid olan vehbî bilgileri anlattığı anda, yahut sonradan, zihinde kaldığı hâliyle yazılarak oluşturulduğunu biliyoruz.[1]  Aslında, ilhâm yoluyla kalbe gelen ve söylenen sözlere  verilen bir ad olan “vâridât”la eş anlamlı sayılır.[2] Ancak Sipehsâlâr’ın, Sultân Veled’in nesri hakkında: “Her ne kadar, mensur olarak söylediği sözler, manzum olarak söylediği ve yine inşa buyurduğu bütün sözler ile mukayese edilemezse de, bunlar keşif sahiplerinin şu kadar makāmının anahtarıdır”,[3] şeklindeki değerlendirmelerine ve “Sultân Veled, bu eserini dedesi Sultânu’l-Ulemâ Bahâeddîn Veled’in Maârif‘ine ve babasının Fîhi Mâ Fîh’ine  benzeterek mensûr olarak yazmıştır” diyenlere,[4] kulak verirsek − ki bunlar arasında Maârif türü eserlerin tanımından haberdâr olan Gölpınarlı da bulunmaktadır −,  “Maârif”’’in Sultân Veled’in kendi kaleminden çıktığını kabul etmemiz gerekir. Eserin adının bazı nüshalarda, Maârif olarak değil de Nesr-i Sultân Veled şeklinde geçmesi[5] de bunu te’yîd eder mahiyettedir. O dönemde, ünlü sûfîlerin sözlerinin Maârif  adı altındaki kitaplarda toplanması adetinin yaygın olduğunu, dedesi Sultânu’l-Ulemâ Bahâeddîn Veled, Burhâneddîn Muhakkık Tirmîzî ve Şems’e de bu adda bir eser izâfe edilmesinden anlamak mümkündür.  Ancak bilindiği üzere Şems’e isnâd edilenin yaygın adı Makālât’tır).[6]

Maârif, uzunlu-kısalı 55 fasıldan meydana gelir. İrâd edilen âyet ve hadîsler Arapça olarak verilmiştir.  “Tekellüf ve san’at düşüncesinden uzak açık bir konuşma dili kullanılmıştır”.[7] İleride daha geniş oarak verileceği üzere, kitapta yeri geldikçe كلموا الناس على قدر عقولهم (İnsânlarla akılları ölçüsünce konuşunuz)  hadisi sıkça tekrâr edilmektedir.  Kitap, Sultân Veled’in tasavvufî fikirleri ve yaşadığı devir hakkında birinci derece kaynak durumundadır. Sultân Veled’in mesnevîlerde olduğu gibi Maârif’inde de Fîhi Mâ Fîh’teki coşku ve heyecan yoktur. Babasının dışında Hakîm Senâî ve Feridüddîn Attâr’ın eserleri ile  İsrâiliyyât da Maârif’e kaynaklık eder.

Eserin, Meliha Ülker Anbarcıoğlu tarafından Sultân Veled’in hayâtı ve eserleri hakkında bir girişle başlayan bir Türkçe tercümesi Maârif adıyla çeşitli defalar Milli Eğitim Bakanlığı tarafından basılmıştır. (1949, 1966, 1974, 1984).  Eser ayrıca, Fransızca’ya ( Maitre et Disciple. Kitâb el-Ma‘ârif , trc. Eva de Vitray-Meyerovitch, Paris: Sindbad, 1982) ve İspanyolcaya (Maestro Y Discipulo, Editorial, 2003: Sufi).



[1] Bkz. Abdülbâki Gölpınarlı, Tasavvuf’tan Dilimize Geçen Deyimler ve Atasözleri (buradan sonra Deyimler ve Atasözleri),  İstanbul 1977, 220; Ethem Cebecioğlu, Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü, Ankara 1997, 479.

[2] Gölpınarlı, Deyimler ve Atasözleri, 348.

[3] Feridun bin Ahmed Sipehsâlâr, Risâle-i Ferîdûn b. Ahmed Sipehsâlâr der Ahvâl-i Mevlânâ Celâleddîn-i Mevlevî, haz. Saîd Nefîsî, Kitâbhâne-i ve Çâphâne-i İkbâl, Tahran 1325, 150/ A.y., Mevlânâ ve Etrafındakiler. Risâle, Tr. Tahsin Yazıcı, Tercüman 1001 Temel Eser, İstanbul 1977, 146.

[4] Abdülbâki Gölpınarlı, Mevlânâ‘dan Sonra Mevlevîlik (buradan sonra Mevlevîlik), İstanbul 1953, 51; Hüseyin Ayan, “Sultân Veled’in Maârif ‘inden Hareketle Mevlânâ”, III. Uluslar arası Mevlânâ Kongresi, 5–6 Mayıs 2003, Bildiriler, Konya, 2004,  73–8: 73, 75; vb.

[5] Meselâ bkz. Maârif,  Süleymâniye, Lala İsmail, istinsâh târihi: Zilhicce 1079 h.[1668-9], müstensih: el-Hācc Halîl, 104 vr.), 104b.

[6]  Bkz. M.Ü.  Anbarcıoğlu, “Önsöz”, Sultân Veled, Maârif,  Tr. M.Ü. Anbarcıoğlu, İstanbul 1974 içinde, XLII.

[7] Gölpınarlı, Mevlevîlik, 51–2.

Devamı yakında Nefes Yayınları tarafından yayınlanacak olan “Sırrın Sırrı Sultan Veled” kitabında yayınlanacaktır.


  http://vimeo.com/44442904