Sultan Veled’in Mürid Anlayışı: Hakk’ın, kendisini murad ettiği mürîd
Arzu Eylül Yalçınkaya
Mürîd, irâde kökünden Arapça bir kelimedir. Sözlükte irâde ve taleb eden, isteyen ve arzu eden gibi anlamlara gelmektedir. Sufî ıstılâhında tarîkate giren ve şeyhe bağlanan, derviş, bende, efendisi olan şeyhin kulu, şeyhinin emir ve iradesini yerine getiren bir âlet ve kendisi için Hakk’ın irâde ettiğinden başka şey irâde etmeyen gibi anlamlarda kullanılmaktadır. Bunların yanı sıra kelime sûfî ıstılahında farklı bir bir yorumla “irâdesi olmayan” ya da kendi iradesiyle iradesini teslim eden anlamında da kullanılmıştır.
Mürid, talib, aşık, derviş ve buna benzer kelimeleri “sâlik” kavramı altında toplamak mümkündür. Sâlik ise yolcu anlamına gelir. Buna göre yukarıda geçen kelimelerin kendisini işâret ettiği kişi her halükarda yolda olan ve bir maksûda ermek üzere ilerleyen kişidir. Talib matlûbuna ilerlemekte, aşık maşukuna koşmakta, derviş ya da daha genel anlamda mürîd ise muradı olan mürşidine doğru yol almakta ve her adımda ona biraz daha yaklaşmayı ümid etmektedir. Tasavvufun ilk klasiklerine bakıldığında sûfi müelifler tarafından, seyr halinde olan sâliğin övüldüğü görülür. Bu anlamda nefisten kalbe, bed ahlâktan güzel ahlaka, kalbden ruhâ yapılacak her türlü manevi sefer makbûl olduğu kadar sûfilerce yalnızca bedenî olarak yapılan sefer de makbûl görülmüştür. Zira her ikisinde de kusurların ortaya çıkması ve tedâvi edilmesi, eksiklikleri farkedilmesi ve tamamlanması için bir imkân vardır. Zira salik, nefsin alışkanlıklarını terketmek anlamına gelen yolculuğu tercih ederek, düzenli hayatın rahatını terk etmiş ve yolculuk zahmetini yüklenmeyi tercih etmiştir.
Her ne kadar aşık, talib, derviş ve mürid maksuda doğru ilerleseler de; sûfîlerce burada bir farka işaret edilerek; mürîd olan sâliğin, seyr ü sulûka irâdesiyle girdiği söylenir. Mürid yola tesadüfün bir cilvesi ile değil fakat iradesiyle düşmüştür. Ancak mürîdin irâdesi yola girinceye kadardır, bir kez o yola adımını attığı zaman, bundan sonra irâdesi, o yoldan daha önce geçmiş ve yolun muhataralarından haberdar olan mürşidin elindedir.
Tasavvufun ilk klasikleri diyebileciğimiz eserlerde mürîdin vasıfları, seyr ü sulûktaki makamları, mürşidi huzurunda ve her hâl ve kârdaki edebiyle ilgili bir çok bilgiye rastlarız.
Tasavvuf dönemi klasiklerinden Lüma’da Serrâc, bir çok sûfiye ait mürîd tanımını kaydeder, burada daha çok mürîd ve edeb ilişkisi bağlamında ele alınan tanımlara rastlanır. Bir başka yerde ise mürîd, irâde özelliği öne çıkacak şekilde şöyle tanımlanır: “Başlangıç hâli sağlam, Allah’a yönelenlerin arasına katılan, mürîdliğinin sıhhatine sâdıkların gönülden şâhidlik ettiği henüz hâl ve makāmlara ulaşmamış kimsedir. Mürîd, irâdesiyle seyr yoluna girendir.”
Devamı yakında Nefes Yayınları tarafından yayınlanacak olan “Sırrın Sırrı Sultan Veled” kitabında yayınlanacaktır.