Sultan Veled’in Azizlerin Hiyerarşisi Üstüne Öğretimi

Janis Esots, Dr.

Bu yazıt daha evvelki makalelerimde ele aldığım Sultan Veled’in çalışmalarındaki azizlerin hiyerarşisi konusunu ele alacaktır. Burada Sultan Veled’in evliyalar üzerine öğretimini, babasından nasıl esinlendiğini ve babasının öğretilerine ne gibi eklemeler yaptığını ele alacağım.

I

Bir kaç sene evvel yine Turkkad tarafından İstanbul’da düzenlenen başka bir konferansta, Dakuki üzerine bir kağıdımı sizlerle paylaşmıştım. Bu hikayede bir bakıma azizlerin ve velilerin hiyerarşisini ele alıyordu.

Size hikayeyi hatırlatmama izin verin. Dakuki (Allah’ın belli sınıfa bağlı sevenleri arasındaydı – “duaları kabul görenler”) bütün vaktini seyahat etmekle ve sabuha adını verdiği Allah sevenlerini aramakla geçiriyordu. Her sabuha belli bir miktarda ve farklı renkte hayat suyuna sahipti.

Bir gece yine bu amaçla deniz kenarına geldi. Uzaktan deniz kenarında ışığı gökyüzüne ulaşarak yanan yedi mum gördü. Aniden bu mumlar birleştiler ve tek bir mum haline geldiler. Bu arada Dakuki yorgunluktan yerde uyuya kaldı. Uyandığında yedi mumum yedi adama dönüştüğünü gördü. Sonra yedi adam ağaca dönüştü. Yedi ağaç yeniden bir ağaca ve sonra tekrar yedi ağaca dönüştü. Bu yedi ağaçta tıpkı insan gibi duaya durdular ve tekrardan yedi adama dönüştüler. O anda, Dakuki adamlara yaklaştı. Adamlar kendisine selam verip dualarına liderlik etmesini istediler. Dua esnasında birden denizde fırtına çıktı. Uzaktan denizin ortasında bir geminin dalgalarla boğuştuğu ve devrilip batmaya yeltendiği gözüküyordu. Gemideki insanlar korkudan Allah’a kendilerine yardım etmesi için dua ettiler. Dakuki vazıyeti görünce düşüncelerinde gayri ihtiyari Allah’a gemidekileri kurtarması için sordu. O anda deniz sakinleşti ve aynı anda dua sona erdi. Dakuki’nin arkasında dua eden yedi adam, imamlarının gemidekiler için Allah ile irtibata girdiğini fark ettiler. Bir anda kaybolup gittiler ve Dakuki’yi üzüntü ve vicdan azabının içinde bıraktılar.

Mevlana’nın sözleri şu anlama gelmektedir: Allah sevenleri arasında iki grup insan vardır – “duaları kabul olanlar” ve “kabul olanlar”.

Bir de velîlerden öylelerini tanırım ki ağızları yumulmuştur, hiç dua etmezler. O, ulular, Allah hükümlerine razı olmuşlardır, takdirin def’ine çalışmak onlara haramdır. Bunlar, kaza ve kaderde hususi bir zevk bulurlar, bundan kurtulmayı dilemek onlarca küfürdür. Allah bunların gönlüne öyle bir hüsnü zan vermiştir ki derde düşüp hiç yaslanmazlar, gök renkli yas elbisesi giymezler. (Mesnevi 3:1880)

 

Kabul görenler maneviyat anlamında dua edenlerden daha üst düzeydedirler, çünkü kabul görenler, kendilerinden ve hatta bilgi düzeylerinden bile arınmışlardır. Kendilerini Rabb’ın huzurunda yok etmiş, güzel ve çirkin, iyi ve kötü, istenir ve istenmez arasında bir fark görmemektedirler. Bir fark görmedikleri içinde bir fikirleri yoktur. Bir fikirleri olmadığı içinde olanı değiştirmeye çalışmazlar.

Kabul görenler sıradan insanlar tarafından fark edilmezler. Onlar güçlerini birilerinin aleyhine kullanmadıkları için, zaten sıradan insanların işine de pek yaramazlar. Hatta kendilerinin düzeyleri belli olmadığı için Onlara “görünmeyenler” diye hitap edilir. Onları olduğu gibi fark edebilmek için, fark edecek olanında Allah’ın velisi olması mühimdir.

Mesnevi’deki Dakuki hikayesi ile Kuran-ı Kerim’in 18. Suresindeki adsız velinin hikayesindeki benzerlikleri görmek kolaydır. Çünkü Mevlana Dakuki hikayesine Musa ve Hızır’ı ilave eklemiştir. Özünde hikayelerin çevre tarafı bile birbirine benzemektedir. Hızır ve Musa da iki denizin kesiştiği yerden bahsedilir tıpkı yedi erenlerin hikayesinin deniz kenarında geçmesi gibi.

Bu hikayelerden çıkarabileceğimiz sonuç şudur: İnsanlık arasında Allah bazı sevenlerine ve kullarına evliyalık nasip etmiştir. Bu seçilenler Allah’a yakınlıklarına göre farklı seviyelerde olabilirler. Sıradan insanlar sadece kendilerine en yakın gruptakileri yani duaları kabul olanları fark edebilirler. Oysa bu seviyenin üstünde bilinen en az bir grup daha vardır – kabul görenler. Bu gruptakiler gözle sıradan insanlara meal olmasalar da, dua edenlere zaman zaman görünürler ve dua edenler bu kişilerin kendilerinden üst seviyede olduklarını ve kendilerinin nefislerinden tamamen arınmadıkça bu kişilerin yanında kalamayacaklarını bilirler. Bu sebepten görüşmeleri düzensiz ve kısa olur. Ve ne zaman buluşsalar varlıkları dua edenlere hem mutluluk, hem de acı getirir – mutluluk, çünkü kendilerinden üst düzeyde birileri ile tanışmış olurlar; acı, çünkü Onlar’ın yolundan gidecek kadar henüz olgunlaşmamışlardır.

 

Devamı yakında Nefes Yayınları tarafından yayınlanacak olan “Sırrın Sırrı Sultan Veled” kitabında yayınlanacaktır.